Web3 alanındaki yenilik mi yoksa sınır aşımı mı? Robinhood hisse senedi Token olayı derinlemesine analiz
Son günlerde, tanınmış bir internet aracısı, Avrupa kullanıcıları için birçok önde gelen halka arz edilmemiş şirketin hisselerine bağlı "hisse senedi Token" sunacağını duyurdu ve bu durum, gerçek dünya varlıklarının (RWA) tokenleştirilmesi konusunu yeniden gündeme getirdi. Ancak, bu şirketlerden biri hızla resmi bir açıklama yaparak bu tokenlerle hiçbir bağlantıları olmadığını belirtti ve "bu Tokenler, şirketin gerçek hisselerini temsil etmez" uyarısında bulundu.
Bu olay, finansal yenilik ile geleneksel hisse yönetimi arasındaki derin çelişkiyi ortaya koymakla kalmadı, aynı zamanda küresel düzenleyici kurumlar ve piyasa katılımcıları için düşünülmesi gereken bir örnek sundu. Bu makale, bu davanın etkilerini ve anlamını derinlemesine analiz edecektir.
Bir, Olay Arka Planı
1. İlgili Şirket Tanıtımı
Bu internet aracısı, merkezi Kaliforniya'da bulunan bir Amerikan finansal hizmetler şirketidir. Şirket, esas olarak bireysel yatırımcılara yönelik hisse senedi uygulamaları ve web siteleri sunmasıyla tanınır ve çevrimiçi sağlanan hizmetler tamamen ücretsizdir. Bir finansal teknoloji şirketi olarak, bu şirket yenilikçi finansal ürünler ve hizmet modelleri geliştirmeye kendini adamıştır.
Şirket, ABD'de işlem gören hisse senetleri ve borsa yatırım fonları, ilgili opsiyonlar ve kripto para ticareti ile nakit yönetimi işlemleri sunmaktadır. Hedefi, ABD'deki sıradan perakende yatırımcılara sıfır komisyonla hisse senedi, opsiyon, ETF, kripto para gibi varlıkların ticaret hizmetini sağlamaktır ve ana olarak müşteri nakit bakiyesinin faiz geliri, marj ticareti faizi ve yüksek frekanslı ticaret kurumlarına emir akışı satışı gibi yöntemlerle kar elde etmektedir.
Şirket, Litvanya'da bir Avrupa merkezi kurdu ve ilgili varlıkları oluşturarak faaliyet göstermeye başladı. Kamuya açık bilgilere göre, bu varlık, Litvanya Merkez Bankası tarafından verilen A sınıfı finansal aracılık lisansını ve kripto varlık hizmet sağlayıcısı lisansını aldı ve Litvanya ile tüm Avrupa Ekonomik Alanı'nda kripto varlıkların saklanması, yönetimi ve ticareti gibi hizmetler sunma yetkisine sahip.
2. Olayın Özeti
Bu broker, Fransa'nın Cannes şehrinde düzenlenen Avrupa Kripto Finans Zirvesi'nde, AB ve Avrupa Ekonomik Alanı kullanıcılarına "hisse senedi Token" ürünü sunduğunu duyurdu. Yatırımcıların blockchain teknolojisi aracılığıyla, Token şeklinde 200'den fazla Amerikan hisse senedi ve ETF'sini 7/24 ticaret yapmasına izin veriyor. En çok dikkat çeken, halka arz edilmemiş iki tanınmış teknoloji şirketinin hisselerinin de Tokenlaştırılması oldu ve AB kullanıcılarına bu ürünü tanıtmak amacıyla 5 Euro değerinde ilgili Token'ları airdrop olarak dağıttı. Bu haberin etkisiyle, brokerin hisseleri büyük bir artış gösterdi.
Ancak, bu şirketlerden biri daha sonra resmi sosyal medya hesabında bir açıklama yayınlayarak, bu tokenlerin şirketin hisse senedi olmadığını, şirketin bu aracı kurumla işbirliği yapmadığını ve bu olayla ilgili olarak hiçbir şekilde yer almadığını belirtti. Ayrıca, şirketin herhangi bir hisse senedi devrinin şirket onayını gerektirdiğini vurguladı ve şirketin herhangi bir devri onaylamadığını ifade etti.
İki, İşletim Modeli
1. Token özü
Bu tokenler, esasen, bu aracının özel amaçlı varlık (SPV) içindeki hisselerine bağlı olan blockchain üzerindeki tokenleştirilmiş sözleşmelerdir. Aracı, belirli sayıda ilgili şirketin hisselerine sahip olan SPV'nin hisselerini tutarak, token fiyatını SPV'deki hisselerin değeriyle ilişkilendirir.
Bu nedenle, Token'ın temel varlığı, aracının kurduğu SPV şirketindeki hisse senetleridir. Kullanıcılar Token satın aldıklarında, gerçek ilgili şirket hisse senetlerini satın almamaktadırlar, bunun yerine fiyatını takip eden ve blok zincirinde kaydedilen bir sözleşmeyi satın alırlar. Token sahipleri ile gerçek hisseler arasında iki katmanlı bir ayrım vardır; Token'ın fiyatı, SPV'deki hisse değerinin değişimi ile değişecektir.
Kısaca, token sahipleri, SPV içindeki ilgili hakların değer dalgalanmalarına göre, karşılık gelen fark gelirini elde etme hakkına sahiptir, ancak ilgili şirketin gerçek hisselerine sahip değildir. Bu kural blockchain'e yazılmıştır, token ise yatırımcıların bu hakkı elinde bulundurduğuna dair bir belge haline gelir.
2. Tarafların beyanları çelişmiyor.
İlgili şirket, tokenlerin kendi hisse senetleri olmadığını reddediyor, bu aracı kurumla işbirliği yapmadıklarını, bu olayla ilgileri olmadığını ve bunun arkasında durmadıklarını vurguluyor. Herhangi bir hisse devri şirketin onayını gerektirir ve şirket daha önce hiçbir devri onaylamamıştır.
Bu aracı kurum da bu token'ların gerçek bir hisse senedi olmadığını, yalnızca SPV'de tutulan hisseler aracılığıyla bireysel yatırımcılara özel piyasalara dolaylı erişim sağladığını kabul etti. Bu nedenle, her iki taraf da token'ların gerçek hisse senedi olmadığını kabul etmekte, ancak aracı kurumun token ihraç etme eyleminin uyumlu ve makul olup olmadığı konusunda tartışmalar bulunmaktadır.
3. Yayınlama amacı
Bu aracı kurum bu Token'ları piyasaya sürdü; bu esasen "konsensüs varlığı" denemesi: Token'lar aracılığıyla sıradan yatırımcıların halka arz edilmemiş şirketlerin gelecekteki değerine dair yargılarına dayanarak işlem yapmalarına olanak tanımak. Bu deneme, mevcut yatırım piyasasının üç büyük sorununu hedefliyor:
Kaliteli varlıkların katılımı düşük: En üst düzey teknoloji şirketleri henüz halka açılmadı, sıradan yatırımcıların büyüme kârlarından faydalanması zor.
Geleneksel özel sermaye ve risk sermayesi yüksek engelleri, sıradan perakende yatırımcıların girmesini engelliyor.
Yenilikçi varlıklara olan talep patladı: Kripto para, NFT, Meme hisseleri gibi alternatif varlıkların son yıllardaki patlama büyümesi, yatırımcıların yeni anlatılara ve yeni varlık sınıflarına olan güçlü talebini yansıtıyor.
Bu aracının, tokenleştirilmiş işlemler yoluyla geleneksel finans sisteminin kapalı yapısını kırmayı ve geniş kitlelere piyasa konsensüsüne dayalı yeni bir yatırım kanalı sunmayı hedefliyor. Tanınmış teknoloji şirketlerini seçmenin sebebi, onların son derece yüksek bir piyasa dikkati ve etkisi olması; bu sayede marka etkilerinden yararlanarak yatırımcıların dikkatini çekmek ve işlemlere katılımlarını sağlamak.
4. Düzenleyici Durum
Bu aracı kurumun çıkardığı Token'lar şu anda Litvanya Merkez Bankası ve Avrupa Birliği'nin denetimine tabi. Şirket, Litvanya Merkez Bankası tarafından verilen A sınıfı finansal aracılık lisansı ve Avrupa Birliği kripto varlık hizmet sağlayıcı lisansı aldı; Litvanya Merkez Bankası, Avrupa Birliği içindeki başlıca denetim kurumudur. Bu olayla ilgili olarak, Litvanya Merkez Bankası bir soruşturma başlattı ve ilgili Token'ların yapısı, pazarlama faaliyetleri ve tüketicilerle iletişim detaylarını talep etti; böylece yasal ve uyumlu olup olmadığını değerlendirecek.
Bu hisse senedi tokenleri, türev ürünler olarak Finansal Araçlar Pazar Direktifi II ( MiFID II ) kapsamında ihraç edilmektedir. İşlem hacminin artmasıyla birlikte, ESMA ( Avrupa Menkul Kıymetler ve Pazar Otoritesi ) tarafından denetim altına alınmaları gerekebilir ve ihraç belgesi açıklamaları gibi ilgili gerekliliklere uyulması sağlanmalıdır. Şu anda, bu token yalnızca Avrupa halkına açıktır, henüz Amerikan halkına açılamamıştır; eğer ileride Amerikan pazarına girmeyi planlıyorsa, SEC ( Amerikan Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu ) tarafından da denetlenmesi gerekebilir.
Üç, Tarafların Kazançları ve Riskleri
1. Yatırımcıların getirileri ve riskleri
Yatırımcılar, Token satın aldıktan sonra, teorik olarak ilgili şirketin gelecekteki değer artışından kazanç elde etme fırsatına sahip olurlar. Eğer şirket iyi bir gelişim gösterirse ve değer artarsa, o zaman Token'ın fiyatı da artabilir ve satın alanlar Token'ı satarak fark gelir elde edebilirler. Bu, yatırımcıların elde edebileceği birincil kazançtır.
Ancak yatırımcılar, Token satın alarak gerçek hisse senetleri veya SPV hisselerine sahip olmamakta, bunun yerine SPV'deki hisse fiyatına bağlı bir dolaylı risk elde etmektedirler. Hukuki açıdan, Token sahipleri oy hakkı, bilgi hakkı gibi hisse ile ilgili haklara sahip olmadıkları gibi, şirketin veya SPV'nin gerçek mülkiyetine de sahip değillerdir. Daha çok bir "değerleme takip aracı"na sahip olmak gibidir; Token fiyatındaki dalgalanmalara bağlı olarak kazanç veya kayıp elde edebilirler.
Yatırımcılar bu tür Token'ları satın alırken değer dalgalanmaları ve değerleme riskleri ile karşılaşabilirler. Token fiyatı, SPV'nin sahip olduğu hisselerin değerine bağlı olsa da, şirketin gerçek değerini tam olarak yansıtamaz ve büyük sapmalar olabilir. Ayrıca, ilgili şirketler halka açık olmayan özel şirketler olduğundan, değerlemeleri kendileri yüksek bir belirsizlik taşır; bir kez değerlemede büyük dalgalanmalar meydana geldiğinde, Token fiyatı da önemli ölçüde dalgalanabilir ve yatırımcılar büyük kayıplarla karşılaşabilir.
2. Proje tarafı gelirleri ve riskleri
İhracatçı için, bu olay yayımlandıktan sonra hisse senedi fiyatı yaklaşık %10 oranında fırladı. Bu, pazarın şirketin sunduğu bu yenilikçi ürünü tanıdığını gösteriyor; şirketin piyasa değeri arttı, hissedarların hakları da buna bağlı olarak yükseldi, aynı zamanda şirketin sermaye piyasasındaki etkisi ve bilinirliği de arttı.
Ayrıca, ihraççı bu olay sayesinde pazar payı elde edebilir ve müşteri kitlesini genişletebilir. Piyasaya sürdükleri Tokenleştirilmiş ürünler, AB müşterilerine yönelik olup yatırım eşiğini düşürmekte ve karmaşık KYC doğrulama süreçlerini basitleştirmektedir.
Ancak, ihraç eden taraf da piyasa riski ve kredi riskiyle karşı karşıyadır. Token fiyatı, SPV içindeki hisselerin değeriyle bağlantılıdır ve bir halka açık şirket olarak, değerlemesi çeşitli faktörlerden etkilenir, dalgalanma belirsizliği yüksektir. Değerleme beklenenden düşük hatta gerileyirse, bu ihraç eden tarafın marka itibarı ve genel iş gelişimini etkileyebilir.
Ayrıca, token esasen bir sentetik türev üründür; yatırımcılar doğrudan teminat varlığına sahip değildir, bunun yerine sözleşmeler aracılığıyla fiyat dalgalanmalarının ekonomik riskine maruz kalırlar. Bu, yatırımcıların haklarının gerçekleştirilmesinin büyük ölçüde ihraç edenin yerine getirme yeteneğine bağlı olduğu anlamına gelir. Eğer ihraç eden bir işletme krizi yaşar, sözleşme yükümlülüklerini yerine getiremiyorsa veya dolandırıcılık faaliyetleri varsa, bu doğrudan yatırımcıların menfaatlerini zedeleyecek ve piyasada güven krizine yol açacaktır.
Dördüncü, bu projenin geleneksel RWA projelerinden farkı
Bu olayın geleneksel RWA( gerçek dünya varlıkları) projeleriyle birçok yönüyle farklılıkları vardır:
Alt varlık: Bu projenin alt varlığı, SPV'nin sahip olduğu halka arz edilmemiş şirket hisseleridir, oysa geleneksel RWA projeleri genellikle gayrimenkul, sanat eserleri gibi somut varlıkları içerir.
Hukuki yapı: Bu proje, SPV aracılığıyla dolaylı bir bağlantı sağlıyor; geleneksel RWA projeleri genellikle fiziksel varlıkları doğrudan Tokenlaştırıyor.
Değer Kaynağı: Bu projenin değeri, halka arz edilmemiş şirket hisselerinin değer artışından kaynaklanmaktadır; geleneksel RWA projelerinin değeri ise fiziksel varlıkların değer artışından veya gelirinden gelmektedir.
Düzenleyici çerçeve: Bu proje menkul kıymet yasalarıyla düzenlenmektedir, geleneksel RWA projelerinin düzenlemesi ise görece daha gevşektir.
Likidite: Bu projenin likiditesi yüksektir, geleneksel RWA projelerinin likiditesi genellikle düşüktür.
Risk Özellikleri: Bu projenin riski esas olarak halka arz edilmemiş şirketlerin değerlemesindeki dalgalanmalardan kaynaklanmaktadır, geleneksel RWA projelerinin riski ise fiziksel varlık fiyatlarındaki dalgalanmalardan kaynaklanmaktadır.
Yatırım Eşiği: Bu projenin yatırım eşiği düşüktür, geleneksel RWA projeleri genellikle daha yüksek yatırım eşiği talep eder.
Beş, Sektör Etkisi Analizi
Bu proje, Web3 alanında bir yenilikçi girişim olarak belirli bir mantığa sahiptir. Web3, kendisi sürekli olarak geleneksel mantığı aşan bir alan olup, bu olayın yansıttığı finansal yenilik araştırmaları belirli bir olumlu anlam taşımaktadır.
Ancak, özünde, bu proje Web3 alanına yeni bir yatırım aracı eklese de, hisse senedi piyasasında doğrudan bir değer yaratmamaktadır. Daha fazla kurum için, tokenleşmiş çıkışın standart bir model haline gelmesi durumunda, daha fazla yatırımcı tokenleşmiş piyasalardaki hisse senetlerine yönelir, bu da hisse fiyatlarının dalgalanmasını daha da artıracak ve yatırım pazarını kurumların yönettiği, spekülatif niteliklerin daha belirgin olduğu bir yer haline getirecektir.
Uyum açısından bakıldığında, bu model büyük zorluklarla karşı karşıya. Token'ların sınır tanımayan özellikleri varken, listelenme kuralları belirgin sınır kısıtlamalarına sahip, bu da küresel pazarlara darbe vuracak. Geleneksel finansal sistemin titiz yapısı, şirket hukuku, fon hukuku, menkul kıymetler hukuku, yatırımcı koruma mekanizmaları ve borsa kuralları ile birlikte sürdürülmektedir. Ancak, token ile ilgili işlemler hukuksal açıdan birçok tartışma içermektedir; örneğin, token'lar sonsuz bölünebilirken, hisseler bu özelliği gerçekleştiremez; hisselerin kayıt sistemi ve iç kayıt sistemi açıkça hukuki bir temele sahiptir, ihlaller iç mekanizmalarla sorumlu tutulabilirken, token'ların zincir üzerindeki serbest dolaşımı hem denetlenmesi zor hem de proaktif bir denetim motivasyonuna sahip değildir, bunlar da hisse sahiplerinin çıkarlarına büyük zarar verebilir.
Bu nedenle, ister yatırımcılar olsun, ister "hisse senedi tokenleştirme" denemek isteyen diğer aracılar ve şirketler, bu olaya dikkatle yaklaşmalı ve içindeki fırsatları ve riskleri yeterince değerlendirmelidir. Düzenleyici kurumlar da bu yenilikçi modelin gelişimini yakından takip etmeli ve finansal yeniliği teşvik etmek ile yatırımcıların çıkarlarını korumak arasında bir denge aramalıdır.
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
Web3 finansal yenilik tartışmalara yol açtı, halka arz edilmemiş teknoloji hisselerinin tokenizasyonu düzenleyici sınırları zorluyor.
Web3 alanındaki yenilik mi yoksa sınır aşımı mı? Robinhood hisse senedi Token olayı derinlemesine analiz
Son günlerde, tanınmış bir internet aracısı, Avrupa kullanıcıları için birçok önde gelen halka arz edilmemiş şirketin hisselerine bağlı "hisse senedi Token" sunacağını duyurdu ve bu durum, gerçek dünya varlıklarının (RWA) tokenleştirilmesi konusunu yeniden gündeme getirdi. Ancak, bu şirketlerden biri hızla resmi bir açıklama yaparak bu tokenlerle hiçbir bağlantıları olmadığını belirtti ve "bu Tokenler, şirketin gerçek hisselerini temsil etmez" uyarısında bulundu.
Bu olay, finansal yenilik ile geleneksel hisse yönetimi arasındaki derin çelişkiyi ortaya koymakla kalmadı, aynı zamanda küresel düzenleyici kurumlar ve piyasa katılımcıları için düşünülmesi gereken bir örnek sundu. Bu makale, bu davanın etkilerini ve anlamını derinlemesine analiz edecektir.
Bir, Olay Arka Planı
1. İlgili Şirket Tanıtımı
Bu internet aracısı, merkezi Kaliforniya'da bulunan bir Amerikan finansal hizmetler şirketidir. Şirket, esas olarak bireysel yatırımcılara yönelik hisse senedi uygulamaları ve web siteleri sunmasıyla tanınır ve çevrimiçi sağlanan hizmetler tamamen ücretsizdir. Bir finansal teknoloji şirketi olarak, bu şirket yenilikçi finansal ürünler ve hizmet modelleri geliştirmeye kendini adamıştır.
Şirket, ABD'de işlem gören hisse senetleri ve borsa yatırım fonları, ilgili opsiyonlar ve kripto para ticareti ile nakit yönetimi işlemleri sunmaktadır. Hedefi, ABD'deki sıradan perakende yatırımcılara sıfır komisyonla hisse senedi, opsiyon, ETF, kripto para gibi varlıkların ticaret hizmetini sağlamaktır ve ana olarak müşteri nakit bakiyesinin faiz geliri, marj ticareti faizi ve yüksek frekanslı ticaret kurumlarına emir akışı satışı gibi yöntemlerle kar elde etmektedir.
Şirket, Litvanya'da bir Avrupa merkezi kurdu ve ilgili varlıkları oluşturarak faaliyet göstermeye başladı. Kamuya açık bilgilere göre, bu varlık, Litvanya Merkez Bankası tarafından verilen A sınıfı finansal aracılık lisansını ve kripto varlık hizmet sağlayıcısı lisansını aldı ve Litvanya ile tüm Avrupa Ekonomik Alanı'nda kripto varlıkların saklanması, yönetimi ve ticareti gibi hizmetler sunma yetkisine sahip.
2. Olayın Özeti
Bu broker, Fransa'nın Cannes şehrinde düzenlenen Avrupa Kripto Finans Zirvesi'nde, AB ve Avrupa Ekonomik Alanı kullanıcılarına "hisse senedi Token" ürünü sunduğunu duyurdu. Yatırımcıların blockchain teknolojisi aracılığıyla, Token şeklinde 200'den fazla Amerikan hisse senedi ve ETF'sini 7/24 ticaret yapmasına izin veriyor. En çok dikkat çeken, halka arz edilmemiş iki tanınmış teknoloji şirketinin hisselerinin de Tokenlaştırılması oldu ve AB kullanıcılarına bu ürünü tanıtmak amacıyla 5 Euro değerinde ilgili Token'ları airdrop olarak dağıttı. Bu haberin etkisiyle, brokerin hisseleri büyük bir artış gösterdi.
Ancak, bu şirketlerden biri daha sonra resmi sosyal medya hesabında bir açıklama yayınlayarak, bu tokenlerin şirketin hisse senedi olmadığını, şirketin bu aracı kurumla işbirliği yapmadığını ve bu olayla ilgili olarak hiçbir şekilde yer almadığını belirtti. Ayrıca, şirketin herhangi bir hisse senedi devrinin şirket onayını gerektirdiğini vurguladı ve şirketin herhangi bir devri onaylamadığını ifade etti.
İki, İşletim Modeli
1. Token özü
Bu tokenler, esasen, bu aracının özel amaçlı varlık (SPV) içindeki hisselerine bağlı olan blockchain üzerindeki tokenleştirilmiş sözleşmelerdir. Aracı, belirli sayıda ilgili şirketin hisselerine sahip olan SPV'nin hisselerini tutarak, token fiyatını SPV'deki hisselerin değeriyle ilişkilendirir.
Bu nedenle, Token'ın temel varlığı, aracının kurduğu SPV şirketindeki hisse senetleridir. Kullanıcılar Token satın aldıklarında, gerçek ilgili şirket hisse senetlerini satın almamaktadırlar, bunun yerine fiyatını takip eden ve blok zincirinde kaydedilen bir sözleşmeyi satın alırlar. Token sahipleri ile gerçek hisseler arasında iki katmanlı bir ayrım vardır; Token'ın fiyatı, SPV'deki hisse değerinin değişimi ile değişecektir.
Kısaca, token sahipleri, SPV içindeki ilgili hakların değer dalgalanmalarına göre, karşılık gelen fark gelirini elde etme hakkına sahiptir, ancak ilgili şirketin gerçek hisselerine sahip değildir. Bu kural blockchain'e yazılmıştır, token ise yatırımcıların bu hakkı elinde bulundurduğuna dair bir belge haline gelir.
2. Tarafların beyanları çelişmiyor.
İlgili şirket, tokenlerin kendi hisse senetleri olmadığını reddediyor, bu aracı kurumla işbirliği yapmadıklarını, bu olayla ilgileri olmadığını ve bunun arkasında durmadıklarını vurguluyor. Herhangi bir hisse devri şirketin onayını gerektirir ve şirket daha önce hiçbir devri onaylamamıştır.
Bu aracı kurum da bu token'ların gerçek bir hisse senedi olmadığını, yalnızca SPV'de tutulan hisseler aracılığıyla bireysel yatırımcılara özel piyasalara dolaylı erişim sağladığını kabul etti. Bu nedenle, her iki taraf da token'ların gerçek hisse senedi olmadığını kabul etmekte, ancak aracı kurumun token ihraç etme eyleminin uyumlu ve makul olup olmadığı konusunda tartışmalar bulunmaktadır.
3. Yayınlama amacı
Bu aracı kurum bu Token'ları piyasaya sürdü; bu esasen "konsensüs varlığı" denemesi: Token'lar aracılığıyla sıradan yatırımcıların halka arz edilmemiş şirketlerin gelecekteki değerine dair yargılarına dayanarak işlem yapmalarına olanak tanımak. Bu deneme, mevcut yatırım piyasasının üç büyük sorununu hedefliyor:
Kaliteli varlıkların katılımı düşük: En üst düzey teknoloji şirketleri henüz halka açılmadı, sıradan yatırımcıların büyüme kârlarından faydalanması zor.
Geleneksel özel sermaye ve risk sermayesi yüksek engelleri, sıradan perakende yatırımcıların girmesini engelliyor.
Yenilikçi varlıklara olan talep patladı: Kripto para, NFT, Meme hisseleri gibi alternatif varlıkların son yıllardaki patlama büyümesi, yatırımcıların yeni anlatılara ve yeni varlık sınıflarına olan güçlü talebini yansıtıyor.
Bu aracının, tokenleştirilmiş işlemler yoluyla geleneksel finans sisteminin kapalı yapısını kırmayı ve geniş kitlelere piyasa konsensüsüne dayalı yeni bir yatırım kanalı sunmayı hedefliyor. Tanınmış teknoloji şirketlerini seçmenin sebebi, onların son derece yüksek bir piyasa dikkati ve etkisi olması; bu sayede marka etkilerinden yararlanarak yatırımcıların dikkatini çekmek ve işlemlere katılımlarını sağlamak.
4. Düzenleyici Durum
Bu aracı kurumun çıkardığı Token'lar şu anda Litvanya Merkez Bankası ve Avrupa Birliği'nin denetimine tabi. Şirket, Litvanya Merkez Bankası tarafından verilen A sınıfı finansal aracılık lisansı ve Avrupa Birliği kripto varlık hizmet sağlayıcı lisansı aldı; Litvanya Merkez Bankası, Avrupa Birliği içindeki başlıca denetim kurumudur. Bu olayla ilgili olarak, Litvanya Merkez Bankası bir soruşturma başlattı ve ilgili Token'ların yapısı, pazarlama faaliyetleri ve tüketicilerle iletişim detaylarını talep etti; böylece yasal ve uyumlu olup olmadığını değerlendirecek.
Bu hisse senedi tokenleri, türev ürünler olarak Finansal Araçlar Pazar Direktifi II ( MiFID II ) kapsamında ihraç edilmektedir. İşlem hacminin artmasıyla birlikte, ESMA ( Avrupa Menkul Kıymetler ve Pazar Otoritesi ) tarafından denetim altına alınmaları gerekebilir ve ihraç belgesi açıklamaları gibi ilgili gerekliliklere uyulması sağlanmalıdır. Şu anda, bu token yalnızca Avrupa halkına açıktır, henüz Amerikan halkına açılamamıştır; eğer ileride Amerikan pazarına girmeyi planlıyorsa, SEC ( Amerikan Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu ) tarafından da denetlenmesi gerekebilir.
Üç, Tarafların Kazançları ve Riskleri
1. Yatırımcıların getirileri ve riskleri
Yatırımcılar, Token satın aldıktan sonra, teorik olarak ilgili şirketin gelecekteki değer artışından kazanç elde etme fırsatına sahip olurlar. Eğer şirket iyi bir gelişim gösterirse ve değer artarsa, o zaman Token'ın fiyatı da artabilir ve satın alanlar Token'ı satarak fark gelir elde edebilirler. Bu, yatırımcıların elde edebileceği birincil kazançtır.
Ancak yatırımcılar, Token satın alarak gerçek hisse senetleri veya SPV hisselerine sahip olmamakta, bunun yerine SPV'deki hisse fiyatına bağlı bir dolaylı risk elde etmektedirler. Hukuki açıdan, Token sahipleri oy hakkı, bilgi hakkı gibi hisse ile ilgili haklara sahip olmadıkları gibi, şirketin veya SPV'nin gerçek mülkiyetine de sahip değillerdir. Daha çok bir "değerleme takip aracı"na sahip olmak gibidir; Token fiyatındaki dalgalanmalara bağlı olarak kazanç veya kayıp elde edebilirler.
Yatırımcılar bu tür Token'ları satın alırken değer dalgalanmaları ve değerleme riskleri ile karşılaşabilirler. Token fiyatı, SPV'nin sahip olduğu hisselerin değerine bağlı olsa da, şirketin gerçek değerini tam olarak yansıtamaz ve büyük sapmalar olabilir. Ayrıca, ilgili şirketler halka açık olmayan özel şirketler olduğundan, değerlemeleri kendileri yüksek bir belirsizlik taşır; bir kez değerlemede büyük dalgalanmalar meydana geldiğinde, Token fiyatı da önemli ölçüde dalgalanabilir ve yatırımcılar büyük kayıplarla karşılaşabilir.
2. Proje tarafı gelirleri ve riskleri
İhracatçı için, bu olay yayımlandıktan sonra hisse senedi fiyatı yaklaşık %10 oranında fırladı. Bu, pazarın şirketin sunduğu bu yenilikçi ürünü tanıdığını gösteriyor; şirketin piyasa değeri arttı, hissedarların hakları da buna bağlı olarak yükseldi, aynı zamanda şirketin sermaye piyasasındaki etkisi ve bilinirliği de arttı.
Ayrıca, ihraççı bu olay sayesinde pazar payı elde edebilir ve müşteri kitlesini genişletebilir. Piyasaya sürdükleri Tokenleştirilmiş ürünler, AB müşterilerine yönelik olup yatırım eşiğini düşürmekte ve karmaşık KYC doğrulama süreçlerini basitleştirmektedir.
Ancak, ihraç eden taraf da piyasa riski ve kredi riskiyle karşı karşıyadır. Token fiyatı, SPV içindeki hisselerin değeriyle bağlantılıdır ve bir halka açık şirket olarak, değerlemesi çeşitli faktörlerden etkilenir, dalgalanma belirsizliği yüksektir. Değerleme beklenenden düşük hatta gerileyirse, bu ihraç eden tarafın marka itibarı ve genel iş gelişimini etkileyebilir.
Ayrıca, token esasen bir sentetik türev üründür; yatırımcılar doğrudan teminat varlığına sahip değildir, bunun yerine sözleşmeler aracılığıyla fiyat dalgalanmalarının ekonomik riskine maruz kalırlar. Bu, yatırımcıların haklarının gerçekleştirilmesinin büyük ölçüde ihraç edenin yerine getirme yeteneğine bağlı olduğu anlamına gelir. Eğer ihraç eden bir işletme krizi yaşar, sözleşme yükümlülüklerini yerine getiremiyorsa veya dolandırıcılık faaliyetleri varsa, bu doğrudan yatırımcıların menfaatlerini zedeleyecek ve piyasada güven krizine yol açacaktır.
Dördüncü, bu projenin geleneksel RWA projelerinden farkı
Bu olayın geleneksel RWA( gerçek dünya varlıkları) projeleriyle birçok yönüyle farklılıkları vardır:
Alt varlık: Bu projenin alt varlığı, SPV'nin sahip olduğu halka arz edilmemiş şirket hisseleridir, oysa geleneksel RWA projeleri genellikle gayrimenkul, sanat eserleri gibi somut varlıkları içerir.
Hukuki yapı: Bu proje, SPV aracılığıyla dolaylı bir bağlantı sağlıyor; geleneksel RWA projeleri genellikle fiziksel varlıkları doğrudan Tokenlaştırıyor.
Değer Kaynağı: Bu projenin değeri, halka arz edilmemiş şirket hisselerinin değer artışından kaynaklanmaktadır; geleneksel RWA projelerinin değeri ise fiziksel varlıkların değer artışından veya gelirinden gelmektedir.
Düzenleyici çerçeve: Bu proje menkul kıymet yasalarıyla düzenlenmektedir, geleneksel RWA projelerinin düzenlemesi ise görece daha gevşektir.
Likidite: Bu projenin likiditesi yüksektir, geleneksel RWA projelerinin likiditesi genellikle düşüktür.
Risk Özellikleri: Bu projenin riski esas olarak halka arz edilmemiş şirketlerin değerlemesindeki dalgalanmalardan kaynaklanmaktadır, geleneksel RWA projelerinin riski ise fiziksel varlık fiyatlarındaki dalgalanmalardan kaynaklanmaktadır.
Yatırım Eşiği: Bu projenin yatırım eşiği düşüktür, geleneksel RWA projeleri genellikle daha yüksek yatırım eşiği talep eder.
Beş, Sektör Etkisi Analizi
Bu proje, Web3 alanında bir yenilikçi girişim olarak belirli bir mantığa sahiptir. Web3, kendisi sürekli olarak geleneksel mantığı aşan bir alan olup, bu olayın yansıttığı finansal yenilik araştırmaları belirli bir olumlu anlam taşımaktadır.
Ancak, özünde, bu proje Web3 alanına yeni bir yatırım aracı eklese de, hisse senedi piyasasında doğrudan bir değer yaratmamaktadır. Daha fazla kurum için, tokenleşmiş çıkışın standart bir model haline gelmesi durumunda, daha fazla yatırımcı tokenleşmiş piyasalardaki hisse senetlerine yönelir, bu da hisse fiyatlarının dalgalanmasını daha da artıracak ve yatırım pazarını kurumların yönettiği, spekülatif niteliklerin daha belirgin olduğu bir yer haline getirecektir.
Uyum açısından bakıldığında, bu model büyük zorluklarla karşı karşıya. Token'ların sınır tanımayan özellikleri varken, listelenme kuralları belirgin sınır kısıtlamalarına sahip, bu da küresel pazarlara darbe vuracak. Geleneksel finansal sistemin titiz yapısı, şirket hukuku, fon hukuku, menkul kıymetler hukuku, yatırımcı koruma mekanizmaları ve borsa kuralları ile birlikte sürdürülmektedir. Ancak, token ile ilgili işlemler hukuksal açıdan birçok tartışma içermektedir; örneğin, token'lar sonsuz bölünebilirken, hisseler bu özelliği gerçekleştiremez; hisselerin kayıt sistemi ve iç kayıt sistemi açıkça hukuki bir temele sahiptir, ihlaller iç mekanizmalarla sorumlu tutulabilirken, token'ların zincir üzerindeki serbest dolaşımı hem denetlenmesi zor hem de proaktif bir denetim motivasyonuna sahip değildir, bunlar da hisse sahiplerinin çıkarlarına büyük zarar verebilir.
Bu nedenle, ister yatırımcılar olsun, ister "hisse senedi tokenleştirme" denemek isteyen diğer aracılar ve şirketler, bu olaya dikkatle yaklaşmalı ve içindeki fırsatları ve riskleri yeterince değerlendirmelidir. Düzenleyici kurumlar da bu yenilikçi modelin gelişimini yakından takip etmeli ve finansal yeniliği teşvik etmek ile yatırımcıların çıkarlarını korumak arasında bir denge aramalıdır.